Fikri mülkiyet koruması, temelde kapitalist ekonomik düzenin bir ürünüdür. Fikri ürün geliştirmeyi teşvik ve ödüllendirme saikiyle benimsenen fikri mülkiyet koruması, esasen serbest piyasanın işleyişine yabancıdır, hatta onunla çatışır. Şöyle ki serbest piyasada ilke olarak tekellere yer yoktur. Oysa fikri mülkiyet, piyasa ekonomilerine karakterini veren "serbest rekabet"ten korunmaktır. Toplumsal maliyetine rağmen uzun vadede topluma fayda sağlayacağından hareketle tarihin süzgecinden geçerek dünya genelinde fikri mülkiyet koruması kabul edilmiştir. Başka bir deyişle fikri mülkiyet koruması, "kamu yararı" düşüncesiyle benimsenmiştir.
Yasa koyucular, farklı formlardaki fikri ürünlere farklı düzenlemelerle koruma vermek suretiyle, fikri ürün geliştirmeyi ve toplumla paylaşmayı teşvik ederek ödüllendirmektedir. Buna göre fikri ürün koruması telif, marka, patent ve tasarım gibi formlarla hukuk âleminde kendine yer bulmuştur.
Yasa koyucunun, korumaya getirdiği kriterler, istisna ve sınırlamalar, hak sahibine tanınan yetkiler ile hükümsüzlük ve tecavüz analizi gibi konular bu çalışmanın kapsamı dışındadır. Bu çalışma, rekabet hukuku alanına giren fikri mülkiyet hakları üzerinden tekelleşme/konsantrasyonla ilgili de değildir. Hukuk politikasıyla ilgili olan ve daha ziyade gelişmiş ülkelerdeki kuvvetli koruma ve gelişimini tamamlayamamış ülkelerdeki zayıf koruma ayırımı da bu çalışmanın ilgi alanına girmemektedir. Bu çalışma, fikri ürünlerin koruma eşiğine ulaşmasına ve eşiği aşanların da derinlik ve genişlik anlamında koruma kapsamının belirlenmesine, yani fikri mülkiyet hukukunda ne katarsan onun karşılığını alırsın kuralının açıklanmasına özgülenmiştir. Eş deyişle bu çalışmada, koruma eşiği de dahil olmak üzere, fikri mülkiyet haklarının koruma kuvvetini etkileyen hususlar incelenecektir. Bu yapılırken öznel katkıların telif, marka, tasarım ve patent korumasına nasıl yansıdığı ayrı ayrı irdelenecektir.