“Yavru bir maymunun doğar doğmaz alınıp tıpkı bir çocuk gibi tamamen insan ortamında yetiştirildiği takdirde bir çocuk gibi büyüyeceği –hatta bir çocuğa dönüşeceği– inancındayım, tabii dış görünüşü dışında, ki bu konuda bile bir şeyler yapılabilir…” Cambridge Üniversitesi’nde eğitim görmüş bilim insanı Virginia Hutton, bir maymunu kendi çocuğu gibi yetiştireceği bir deneye girişir. Yeni doğan bir maymunu sahiplenir ve adını Appius koyar; onu kundaklar, besler, uyutur. Virginia ona tıpkı bir insan gibi iki ayağı üzerinde durmayı, okumayı ve konuşmayı öğretirken yıllar geçer. Bu bir “medenileştirme” projesidir ve “başarısı” Virginia’nın hayatını da değiştirecek, onu sıradan bir ömür sürmekten kurtaracaktır. Ne var ki zekâsı geliştikçe Appius, “annesi” ve öğretmeni Virginia’nın korku duyduğu yegâne şeye, ilk doğasını keşfetmeye bir o kadar yaklaşır. Virginia Woolf sonrasında gelen kuşağın en özgün yazarlarından biri olarak görülen Gertrude Trevelyan, 1932’de basılan bu ilk romanında hem insanın –Virginia’nın– hem de maymunun –Appius’un– sınırlarını, güç ilişkilerini, medeniyetin tahakkümle olan bağını sorguluyor.
Tanıtım Metni