Franchising, II. Dünya Savaşı sonrasında hızla yaygınlaşarak günümüz ekonomik düzeninin temel taşlarından biri haline gelmiş; mal ve hizmetlere hızlı, sistematik ve geniş ölçekte erişim sağlayan bir pazarlama ve dağıtım modeli olarak küresel çapta benimsenmiştir. Bu yöntem, franchise veren açısından yüksek sermaye gerektirmeden pazarda genişleme ve markalaşma imkânı sunarken, franchise alan için kanıtlanmış bir iş modeline dâhil olarak girişimcilik risklerini minimize etme fırsatı yaratmaktadır.
Franchising sisteminin temelini, franchise veren ile franchise alan arasındaki hak ve yükümlülükleri düzenleyen franchise sözleşmesi oluşturmaktadır. Hukuken isimsiz bir sözleşme niteliğinde olan bu yapı, kıyasen uygulanacak hükümlerin belirlenmesi açısından benzer sözleşmelerle karşılaştırılmayı gerekli kılmaktadır. Franchise verenin asli yükümlülüğü, franchise alanı sistemine dâhil etmek ve ona sürekli destek sağlamak iken, franchise alanın temel borçları; sözleşme uyarınca belirlenen ücretleri ödemek ve markanın piyasa etkinliğini artırmaya yönelik faaliyetlerde bulunmaktır. Taraflar arasındaki ilişkinin dinamik yapısı, güven unsurunu esas alırken, sözleşme hükümlerinin büyük ölçüde genel işlem koşulu niteliğinde olması, dikkatle ele alınması gereken hukuki bir çerçeve oluşturmaktadır.
Özellikle franchise sözleşmesinde düzenlenebilecek tekel hakkı, rekabet etmeme yükümlülüğü ve sözleşme sonrası rekabet yasağı anlaşmaları, rekabet hukuku açısından büyük önem taşımaktadır. Bu tür düzenlemeler, serbest piyasa ilkelerini ihlal etmeden, ancak belirli şartlara tabi olarak sözleşmeye dâhil edilebilmektedir.
Sürekli borç ilişkisi doğuran franchise sözleşmesi, fesih veya diğer sona erme sebepleriyle ortadan kalktığında, tarafların hak ve yükümlülükleri bu niteliğe uygun şekilde şekillenir. Özellikle franchise alanın, sözleşmenin sona ermesi halinde denkleştirme talebinde bulunabilmesi, sözleşmenin finansal ve hukuki sonuçları açısından kritik bir meseledir.
Bu eser, franchise sözleşmesini hukuki perspektiften detaylı bir şekilde ele alarak, uygulamada karşılaşılan temel sorunları incelemekte ve çözüm önerileri sunarak hem akademik hem de pratik bir bakış açısıyla, konuya ilgi duyan araştırmacılar, hukukçular ve uygulayıcılar için rehber niteliğinde bir kaynak oluşturmayı amaçlamaktadır.