Jack West siyasete girmek istemiyordu. Muhafazakâr bir aileden gelen, New York’lu deneyimli bir avukat olarak, onu siyasi fırtınanın içine çeken şey hırs değil, parçalanmanın eşiğine gelen bir ulusun derin çaresizliğiydi. Trump sonrası dönemde güvendiği dostlarının teşvikiyle başkanlığa yükselirken amacı netti: Amerika’yı kuşaklar boyunca kemiren siyah-beyaz ayrımını ele almak ve ülkeyi istikrara kavuşturacak kapsamlı reformlara öncülük etmek. Ancak önerileri karşılık buldukça geçmişi mercek altına alındı. Gizemli danışmanlar, onu tarihi bir figürün mirasıyla ilişkilendirerek kendisine ait olmayan bir vizyona doğru sürüklediler. İhanetler derinleştikçe yöntemler de sertleşti: kamuoyu algısının topluca yönlendirilmesi, hedefli şantajlar ve ustaca planlanmış bir suikast girişimi… Jack, kendisini hayal bile edemeyeceği kadar büyük bir jeopolitik tasarımın içinde buldu. Bu tasarımda o bir lider değil, yalnızca amaca giden yolda bir araçtı. Tüm bunların arkasında Alfa Plan vardı: gölge bir yapı, görünmez bir el. Mühendislik ürünü anlatılar ve örtülü operasyonlarla dünya dengelerini yeniden şekillendiren gizli bir organizasyon. Plan son evresine ulaştığında, milyonlarca Afro-Amerikalı görünürde gönüllü bir göçle Sahra Altı Afrika’ya yerleşmişti. Eşi benzeri görülmemiş bu demografik değişim, yeni bir kıtasal gücün doğuşuna zemin hazırladı: Birleşik Afrika. İki kıta ve derin politik fay hatları arasında geçen bu çarpıcı jeopolitik gerilim romanı; idealizmin bedelini, algı yönetiminin gücünü ve gölgeler içinde titizlikle yürütülen bir planın ürpertici zarafetini gözler önüne seriyor. Gerçek güç asla verilmez; ince ince örülür.
Tanıtım Metni