Yurttaşlık, yalnızca hukuki bir statü müdür yoksa toplumsal aidiyetin, kimliğin ve tanınmanın dinamik bir ifadesi midir?
Bu kitap, Diyarbakır ve Mersin kentlerinde yaşayan Alevi, Sünni, Türk ve Kürt bireylerin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlık kimliğine ilişkin algı, deneyim ve inşa süreçlerini sosyolojik bir perspektiften ele almaktadır. Etnik ve mezhebi çeşitliliğin iç içe geçtiği bu iki şehir, farklı tarihsel, kültürel ve siyasal bağlamlarda yurttaşlık kavrayışlarının nasıl şekillendiğine dair zengin bir zemin sunmaktadır.
Nitel saha araştırmalarına dayanan bu çalışma; yurttaşlık kavramını sadece yasal haklar bağlamında değil aynı zamanda bireylerin gündelik yaşamlarında deneyimledikleri kapsanma, dışlanma, eşitlik ve aidiyet duyguları üzerinden analiz etmektedir. Toplumsal hafıza, devlet-toplum ilişkileri ve kimlik politikalarının kesişiminde yer alan bu çözümleme, Türkiye’de vatandaşlığın hem bireysel hem de kolektif düzeyde nasıl müzakere edildiğini göstermeyi amaçlamaktadır.
Bu eser; kültür sosyolojisi, siyaset sosyolojisi ve yurttaşlık çalışmaları alanında araştırma yapan akademisyenler, öğrenciler ve toplumsal çeşitliliğe ilgi duyan tüm okuyucular için önemli bir başvuru kaynağı niteliğindedir.