"Herhangi bir sabahın ayazında, gerçeğimi bulacağım günün ümidiyle, bekliyorum."
Beygül: Bey Dağları ve Güllük Dağı'na bakan bir kasabada, ismini dağlardan alan bir çocuk. Aile, mahalle, okul, arkadaşlar; tüm bunlar onun için sıradan hayatın, sıradan insanların kötülüklerini gözlemleyebileceği, öğrenebileceği ortamlardır sadece. Daha kendi tam adlandıramamışken bile varoluşu, cinsel yönelimi nedeniyle acımasızca savrulabileceğinin farkındadır ve etrafında bir zırh örmek, kendini korumak için bildiği tek yoldur. Menekşe Gülben bu ilk romanında Beygül'ün gittiği yeni şehirlerde, yeni ülkelerdeki yalnızlığına, korkularına, cesaretine ortak olmaya çağırıyor okuru ve ürkütücü, zor bir soru bırakıyor geride: Yaşanmamış yakınlıklara duyulan özlemle çıkılan yollar, şifaya mı yoksa hayal kırıklıklarına mı açılır?
Ev olmak iyi bir masalcıya sahip olmak demekti, her yıkımda yeni bir masal üreten bir ev hakikati sürekli ve devamlı olarak geciktirirdi, böylece hakikat sürekli ve devamlı yeniden yaratılan bir masal olarak kalırdı. Sadece başını sokacak bir evi olanlar ise yıkık bir evde yaşamak zorunda bırakılanlardı, masalcıları yoktu ya da çoktan ölmüştü, o evdekilerin ömrü evin ömrü kadardı, ev ölünce içindekileri de beraberinde öldürürdü.
Kapak | Ciltsiz |
Sayfa Sayısı | 112 |
Yazar | Menekşe Gülben |