Yalnızca eşyalar taşınmadı o göçle. Sesler, kokular, alışkanlıklar da valizlere sızdı. O çocuklar, hiçbirini unutmadı. Bazen dünya, bir çocuğun eline verilen gazoz şişesi kadardı belki de. Yeni bir ülke, yeni bir sıra, yeni bir soyadı... Kimi göçten sonra susar, kimi koşmayı öğrenir. Tutunmak bazen sadece yürümekle değil, vazgeçmemekle olur. Alışmak zordu. Alıştılar işte... Yıllar geçer, pencere yerinde durur. Ağaçlar büyür, yollar kapanır. O pencere hâlâ aynı yere bakar. İçeriye yine aynı ışık düşer - belki biraz daha solgun, ama tanıdık. "O ayakta kalmayı başarmış taş evimizin çatısı çökmüş. Üst kat zemininde de yer yer çökmeler olmuş. Dış merdiven basamakları yıllara meydan okumuş, artık bir merdivenden ziyade taş yığınına dönmüş. Otlar, yosunlar kaplamış her yeri. Ben bir yolunu bulup, o merdivenden çıkarak üst kat zemininden baktım bahçe tarafına, özlemle doya doya..." O taş eve yaslanırsın ve tanır seni. Duvarına dokununca içindeki çocuk uyanır. Bazen dönmek, zamanı durdurmak değil; bir anıya yıllar önceki gibi yaklaşmaktır.
Tanıtım Metni