Başında Borsalino şapkası,üzerinde kemerli paltosu, bastonuna dayana dayana giden bir muhterem. Yahya Kemal Bey olmalı bu. Herhalde Markiz’e sabah kahvesini içmeye gidiyordur. Rebul’ün önünde, yanından geçen gençten bir beyefendi ile selamlaşıp ayaküstü bir şeyler konuşuyorlar. Onun da başında afili bir şapka var. Boynunda da bohem tarzı laci bir kaşkol. Başını biraz daha çevirdiğinde, siluet tamamlanıyor. İstanbul Şehir Tiyatrolarının “jön prömiyer” aktörü Hazım Bey bu…Abanoz Sokağın önünden geçip ilerliyoruz. Cercle d’Orient’ın önünde konuşa konuşa giden Galatasaray Lisesi hocalarından “Kaz” Hilmi ile “Titrek” Necati, birazdan okul kapısından girip önce öğretmenler odasına, ardından da sınıflarına girip yaşamlarından gelip geçecek tebeşir tozlu yeni bir güne daha “merhaba” diyecekler…Beyoğlu, yepyeni bir güne uyanıyor, hayalimizdeki eski güzellikleriyle…Turgay Tuna okurlarına İstanbul’u tanıtmaya devam ediyor. Taksim’den Tünel’e uzanan yolda hem binaları hem insanları ve hem de onların öykülerini anlatıyor.
Tanıtım Metni