“Yalnızca bir göç değil bu; bir çocuğun içinden geçen, bir adamın kendini bulduğu derin bir yolculuk.” Henüz çocuk yaşta, soğuk bir sabah babasının elini tutarak başlayan göç hikâyesi, yıllar sonra sıcak bir insanlık öyküsüne dönüşüyor. Türkiye’den Almanya’ya Bir Kalbin Yolculuğu, bir adamın yalnızca kıtalar arası değil, aynı zamanda kalbinden geçen en dar, en sessiz sokaklardan nasıl geçtiğini anlatıyor. Müjdat Gür, okuru hem kendi çocukluğunun taşlı yollarında hem de yabancı bir ülkede tutunma mücadelesinin izlerinde yürütüyor. Kitap; ayrılıkla yoğrulmuş bir ailenin özlemi, yoksulluk içinde gelişen bir azim, bastırılmış sevgilerin ve geç kalan affedişlerin izini sürüyor. Gerçek anılarla yoğrulmuş bu metin, göçün sadece bavullarla değil, kalplerle yapıldığını hatırlatıyor. Yazar, iş dünyasında geçen yıllarını anlatırken yalnızca başarılarını değil; kırgınlıklarını, hayal kırıklıklarını ve kendini yeniden inşa ettiği anları da samimiyetle paylaşıyor. Kitap, okura bir patronun ötesinde bir insanın içsel dönüşümünü, öfkesini nasıl geride bıraktığını, insanlara değer vermenin, dinlemenin ve anlamanın nasıl bir güce dönüştüğünü gösteriyor. Her satırı, “Ben de yaşadım” dedirtecek kadar tanıdık; her bölüm, “Peki ya ben affedebildim mi?” diye sorduracak kadar içten. Almanya’daki yeni bir hayata, iş dünyasındaki çabalara ve nihayet içsel huzura ulaşan bir adamın, geriye dönüp baktığında “gerçek başarı neydi?” diye sormasıyla başlıyor her şey. Bu kitap, gençler için bir umut, geçmişiyle barışmak isteyenler için bir pusula, hayatı tüm kırılganlığıyla anlayabilmek isteyenler içinse bir dosttur. "Bazı yolculuklar memleketten başlar, ama asıl varış noktası insanın kendi kalbidir.”
Tanıtım Metni