Prisıpkin, bir zamanlar devrimin simgesi, elleri nasır bağlamış bir işçi ve sendika üyesidir. Uğruna savaşılan devrim, NEP politikalarıyla birlikte, devrimin diliyle konuşan ancak yalnızca kendi yükselişine kulak kesilen bu “yeni insan” tipinin esiri hâline gelir. Prisıpkin, kendi sınıfından büsbütün nefret eden, bir zamanlar emeğiyle kazandığı sendika kartını menfaat aracı olarak kullanan burjuva özentisi bir parazit hâline gelir. Bu uğurda sınıfını, kendisine deliler gibi âşık sevgilisini ve hatta adını-soyadını dahi ezip geçer. Acaba böylesi bir parazit, ironik biçimde idealize edilen geleceğin Sovyet topraklarında var olmayı başarabilecek midir? Prisıpkin’in donduktan elli yıl sonra çözülmesi, zaman yolculuğundan çok, bir vicdan muhasebesi niteliği taşır. Çünkü Prisıpkin’i çözen bu “ideal” toplumun da kendisinden aşağı kalır yanı yoktur. Mayakovski, bu insan tipini sergilerken yalnızca devrimin o günkü suretini değil, genel olarak insanlığın da bir panoramasını gözler önüne sermektedir. O zamanlara kadar devrimin gürültülü kalemi, Sovyetler’in büyük şairi olarak anılan Mayakovski, Tahtakurusu oyunuyla bu “yeni insan” tipini sertçe eleştirir ve Sovyet hükûmetinin içten çürümeye başladığını ilan eder. Felix Kitap tarafından Türkçeye, özgün dilinden ilk kez çevrilen bu eser, Gizem Eke'nin ilüstrasyonları, Evgheni Batu'nun kapak tasarımıyla Felix Kitap etiketiyle sizlerle!
Tanıtım Metni