İnsan, en çok dünyanın kakofonik sesine gömüldüğünde yalnızdır belki de. Peki ya kendi yalnızlığını dinlemeye karar verirse? Sesler geçer, gölgeler geçer, yüzler yoktur. Pencerenden izlersin hayatın ayak seslerini. Anlamaya çalışır, sorgular, yargılar, hatta meraklanırsın. Ve bazen, bir ses cevap verir en derinlerinden —yabancı ama bir o kadar da eş: “Ben senin için varım Adem, bunu biliyorsun.” O sesi duyabilmek için ne kadar büyümeli? Ve sesle vedalaşmak için, ne kadar yok olmalı? “Nedir gerçek Varolan! Şu cehennem azabı yatak! Şu akşama kadar keyif çatan masa! Sen Varolan! Seni de hissediyorum işte! Sen var mısın Varolan? Sen gerçekte var mısın?” Adem’in hikâyesi kaldığı yerden devam ediyor. Fakat artık uyanmak zorunda. Peki, uyandığında ne olacak? “Hiç derdin olmasın istiyorsan, hiç olmayı dene…”
Tanıtım Metni