Ahmet Çorumlu’nun “Çamaşır Günlüğü” adlı romanı; konusu, karakterleri, kurgusu, anlatım biçimi ile Türk edebiyatında bir yenilik sergiliyor. 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası. Başrolde Pak Çamaşır Fabrikası. Bu fabrika, başlangıçta şaşalı günleri olduğu gibi çöküş sürecini de yaşadı. Peki, kimlerle nasıl oldu bu süreç? “Bazen gurbete yeni çıkmış delikanlılar gelirdi. Kara yağız, mahcup, diriydiler. Bakışlarıyla çevrelerini tanımaya çalışırlarken, ne söylenirse yapmaya hazır beklerlerdi. Okullar kapandıktan sonra kızlar çalışmaya gelirler, harçlıklarını çıkarırlardı. Annelerinin elinden tutmuş, erken gelişmiş kızlar gelirlerdi. Arada bir söze karışıp kendi hikâyelerini anlatırlardı. Ama sonra ne olduysa, kendilerinden öncekiler gibi, sanki onlarla ağız birliği etmişler gibi ‘Çalışmak isterdim ama annem başka iş bulmuş’ derlerdi. Onlar gider yerlerine başkaları gelirdi. Benzer bir duygululuk halinde konuşurlardı. Hayalleri, umutları, hayal kırıklıkları, yakınmaları, kahkahaları, parfüm kokuları, yorgunlukları, hatta mırıldandıkları şarkılar bile birbirine benzerdi.”
Tanıtım Metni